Kayıp Bir Şaheser

Dün sizin için planladığım “Sonsuzluğun İmkansızlığı” hakkında yazacağım küçük deneme artık hiçbir zaman yazılmayacak. Dün gece beynim o konu hakkında yüce düşüncelerle tıka basa doluydu ve hatta aslına bakarsanız her konu hakkında. Zihnim hiç bu kadar verimli olmamıştı. Başak çivilerinden domateslere kadar herhangi bir konu hakkında on bin kelime yazmak benim için çok kolay olurdu. Dün geceydi bu. Bu sabah beynimde sadece bir kelime var ve ondan kurtulamıyorum. Kelime “Teralbay”.
Teralbay, sıradan hayatta pek de kullanılmayan bir kelime. Ancak harfleri yeniden düzenlerseniz, böyle bir kelime oluyor. Bir arkadaşım… hayır artık ona arkadaş diyemem… biri, yatmaya giderken harfleri bana verdi ve düzgün bir kelime çıkarmam için meydan okudu. Lord Melbourne’un (iddiasına göre bu çok bilinen bir tarihî gerçekmiş) Kraliçe Victoria’ya bu kelimeyi verdiğini ve onun bütün gece uyanık kalmasına neden olduğunu ekledi. Bundan sonra insan bir anda çözerek asilik yapamazdı. Bu yüzden yaklaşık iki saat kadar sadece onunla oynadım. Sanki çözmek üzereymişim gibi geldiğinde hemen başka bir şey düşündüm. Bu şövalyelik sadakati beni mahvetti; onu çözme şansım elimden gitti ve bir daha geri dönmeyeceklerinden korkmaya başlıyorum. Bunun böyle olmasıyla birlikte, yazabildiğim tek sözcük Teralbay.
Teralbay, bundan ne çıkar? Bu tür bir problemi çözmenin iki yolu var. Birincisi gözlerinizi yuvarlayıp ne çıkıyor diye bakmak. Bunu yaparsanız, biraz düşünüldüğünde yanlış oldukları ortaya çıkan “değiştirilebilir” ve “laboratuvar” gibi sözcükler ortaya çıkar. Sonra gözlerinizi tekrar yuvarlayabilir, ona tersinden veya yanından bakabilir ya da güneybatıdan sinsice yaklaşabilir ve kendisini hiç hazırlıksız yakaladığınızda aniden saldırabilirsiniz. Bu şekilde sırrını ifşa etmesi için şaşırtabilir. Stratejiyle veya saldırıyla yakalanmadığını görürseniz, almak için tek bir yol vardır. Teslim olması için aç bırakılmalı. Bu uzun sürecektir, ancak zafer kesindir.
Teralbay’da sekiz harf vardır ve ikisi aynıdır, yani harfleri yazmanın 181.440 farklı yolu olmalıdır. Bu size ilk anda açık olmayabilir; belki de sadece 181.439 yol olduğunu düşünüyor olabilirsiniz; ama ben haklıyım, inanabilirsiniz. (Biraz bekleyin, tekrar hesaplayacağım… Evet, doğru.) Pekala şimdi altı saniyede bir “raytable” gibi yeni bir harf düzeni oluşturduğunuzu varsayın, bu çok kolay ve bunun için günde bir saat ayırabilirsiniz; daha sonra, eğer pazarları dinlenirseniz, 303. günde (yani bundan bir yıl sonra) çözüme ulaşmış olacaksınız.
Ama belki de bu oyunu oynamak değildir. Kraliçe Victoria’nın yaptığının bu olmadığından eminim. Ve şimdi hatırladım da tarih, uyuyamadığı geceden başka ne yaptığını bize söylemiyor. (Ve bundan sonra hâlâ Melbourne’dan hoşlanması şaşırtıcı.) Hiç tahmin etti mi acaba? Yoksa Lord Melbourne sabah ona söylemek zorunda mı kaldı ve o da “Elbette!” mi dedi? Tahmin ediyorum ki böyle oldu. Yoksa Lord Melbourne “Çok üzgünüm hanımefendi ama fazla bir ‘y’ koyduğumu görüyorum” mu dedi? Yok hayır, tarih böyle bir trajedi karşısında sessiz kalamazdı. Ayrıca onu sevmeye devam etti.
Ben öldüğümde “Teralbay” kalbimin üzerine yazılacak. Yaşadığım sürece de benim telgraf adresim olacak. “Teralbay” adında bir kahvaltılık gevrek patenti alacağım; 60 santimetrelik bir vuruşu kaçırdığımda “Teralbay!” diyeceğim; Teralbay karanfili Temple sergisinde dikkatinizi çekecek. İsimsiz mektuplar bu isimle yazacağım. “Hemen kaçın; her şey ortaya çıktı Teralbay.” Evet, oldukça iyi görünürdü.
Lord Melbourne hakkında keşke daha çok şey bilseydim. Nasıl kelimeler düşünüyordu acaba? Bu “uçak” veya “telefon” ya da “googly” olamazdı, çünkü bunlar onun zamanında icat edilmedi. Bu bize üç kelime daha az veriyor. Muhtemelen yemek ile ilgili bir şey de olamazdı; bir başbakan böyle konuları hükümdarıyla neredeyse hiç tartışmazdı. Saatlerce süren yoğun çalışmadan sonra “oranla” sözcüğünü muzaffer bir şekilde önereceğinizden hiç şüphem yok. Ben de bunu önermiştim, ancak yanlış. Sözlükte böyle bir kelime yok. Aynı itiraz “erken yarasa” kelimesi için de geçerlidir; bir anlamı olması gerekir ama yok.
Bu yüzden bu kelimeyi size devrediyorum. Lütfen bana çözümü göndermeyin, çünkü bunu okuduğunuzda ya bulmuş olacağım ya da bir huzurevinde olacağım. Her iki durumda da bana faydası olmaz. Çözümü Postmaster-General’e veya Geddes’lardan birine veya Mary Pickford’a gönderin. Aklınızdan çıkmasını istiyorsunuzdur.
Kendime gelince ben fr—-‘ma, yani bana ilk “Teralbay” diyen kişiye yazıp ondan “sabet” ve “donureb” kelimelerinden bir şeyler çıkarmasını isteyeceğim. Düzeltilmiş kelimeleri çıkardığında (yanlış olanları çıkarırsa, size söyleyebilirim ki bunlar “canavar” ve “serseri”) ben de sözlükte “entelektüel” gibi uzun bir kelime arayacağım. Harflerin sırasını değiştireceğim ve birkaç tane “g” ve bir tane “k” ekleyeceğim. Ardından da huzurevimde onun için bir yatak ayırmalarını söyleyeceğim.
İşte, “Teralbay” konusunu biraz zihnimden atabildim. Şimdi başka şeyler düşünmeye daha yatkın hissediyorum. Gerçekten de “Sonsuzluğun İmkansızlığı” hakkında yazacağım meşhur denemeye neredeyse başlayabilirim. Ülkenin böyle bir şaheseri kaybetmesi büyük bir acı olur; bir sürü sıkıntısı varken bir de buna katlanmak zorunda kalmaz. Sonsuzluk hakkındaki görüşüm şu: Sınırlının ötesinde veya şöyle denebilir, Orantılı olanın ötesinde bir —- olabilir veya olmayabilir.
Bekleyin biraz. Sanırım şimdi buldum. T–R–A—- Hayır….